Konversiyon bozukluğu, kişinin psikolojik olarak yaşadığı stresini fizyolojik olarak dışa vurması olarak tanımlanır. Konversiyon bozukluğunun işaret ve belirtilerinin altında herhangi bir fiziksel sebep olmamakla birlikte bu tip yakınmalar kişi tarafından kontrol edilemez.
Konversiyon bozukluğunu stres yaratan bir olay tetikleyebilir. Örneğin, attan düştükten sonra hiçbir şekilde incinmesi veya yaralanması olmayan bir kimsenin bacağı felç olabilir. Bu örnekte attan düşmenin felce neden olduğunu söyleyemeyiz çünkü fiziksel bir bulgu yoktur. O halde kişi neden fiziksel bir durum yaşamaktadır?
Konversiyon bozukluğunun belirtileri kişilerin yürüme, yutkunma, görme ve duyma gibi hareket ve hislerinde bozulmalar olarak da kendini gösterir. Konversiyon bozukluğunun semptomları çok ciddi görünmesine rağmen tedavi edilmeye başlamasından birkaç hafta sonrasına kadar iyileşme gösterir.
Konversiyon bozukluğunun asıl nedeninin kişinin bilinçaltında yatan yaşam stresi ile boğuşması, duygusal çatışmaları, diğer zihinsel bozukluklar ve depresyon olduğu düşünülmektedir.
Son dönemdeki klinik gözlem ve deneyimler, konversiyon bozukluğunun yaşanmış travmalarla ilgisi olduğunu göstermektedir. Bu ilişki klinik uygulamalarda tutarlıdır; klinik çalışmalarda, bu bozukluğa sahip kişilerle, yaşamış olduğu geçmiş travmalar psikoterapide travma çalışması ile çalışıldığında, konversif semptomların ortadan kalktığı görülmektedir.
Bedensel olarak iyice incelenen ve bedensel hastalık saptanmayan hastalarda psikjyatrik muayene ile konversiyon bozukluğu tanısı konulduktan sonra tedavi başlanır. Kişide bedensel bir hastalık bulunmadığından tedavisi acil değildir ve psikiyatrik tedavilerinin de acil servis koşullarında yapılması olanaksızdır. Bu hastaların psikiyatri hekimine psikiyatrik muayeneye uygun oldukları zaman yani konuşarak kendilerini anlatabildikleri dönemde tedaviye getirilmeleri uygundur.
Aile ve yakın çevrenin bu kişilerle sadece konversiyon belirtileri varken ilgilenmesi (yani sadece bayılınca, dili tutulunca vb) sorunun sürmesine yol açar. Bu nedenle ailenin bu kişiye uygun ve destekleyici bir yaklaşımı genel olarak göstermesi konversiyon belirtileri varken özel bir tutum değişikliği göstermemesi yararlı olur. Tedavide ailenin doktorla işbirliği içinde olmasının tedavinin başarısı açısından büyük önemi vardır. Bazı kişilerde ek bir başka ruhsal rahatsızlıklar olabilir o zaman bunun tedavisi yapılmalıdır. Üzücü veya sıkıntı verici bir olay sonrası bayılan ve bunun psikolojik kökenli bayılma olduğu doktorlar tarafından onaylanan kişiler aile ortamında bayıldığında onu sakin bir odaya alıp yalnız bırakmak hastaya daha iyi gelecektir.
Bu tür hastalara soğan koklatma, soğuk duşa sokma, kolonya ile el ve yüzü ovulması, çevredeki herkesin başına toplanması gibi işlemler uygulamak yardımcı olmak yerine stresini daha da artırmaktan başka işe yaramaz. Kronik ve zor olgularda tedavide iki nokta üzerinde durulur birincisi hastada zorlanma yaratan sorunların çözümü ve ikinci olarak da sorunlar karşısında konversiyon tepkisi yerine daha olgun tepkiler geliştirmenin sağlanması. Bu bazen yıllarca sürecek ve kişilikte kısmi değişikliği hedefleyen psikoterapilerle olanaklıdır.
Bu belirtiler nedeni ile hastanın bazı sorunları azalabilse de iş ve aile hayatlarında sorunlar ortaya çıkar verimleri azalabilir. Aniden başlayan, geçici olarak yaşanan zor bir durum sonrası ortaya çıkmışsa, kişide başka psikiyatrik hastalık veya bedensel hastalık yok ise sonuç genelde iyidir. Ek rahatsızlığı olmayan veya geçici zorlanmalar nedeniyle konversiyon ortaya çıkan hastalarda eğer sorun ortadan kalkmışsa belirtiler zamanla kendiliğinden kaybolur. Bu rahatsızlığı olan kişiler telkine yatkın oldukları için bir takım halk doktorları veya tıp dışı yöntemlerle hemen iyileştiği söylenen rahatsızlıkların çoğunluğunu konversiyon bozukluğu oluşturur. Uzun yıllardır süren, olumsuz yaşam koşulları ve zor olayların süreklilik gösterdiği kişilerde tedaviye rağmen belirtiler devam edebilir.