Depresyon, en az 2 haftadır süren çökkün duygudurum, ilgi kayıplarının yanı sıra uzun sayılmayacak sürelerde oluşmuş vücut ağırlığı değişimleri (iştahsızlık, kilo kaybı veya çok yeme), uyku alışkanlığında değişme (uykusuzluk veya çok uyuma, uyku sürekliliğinde ve kalitesinde azalma), enerji kaybı veya halsizlik, değersizlik veya suçluluk duyguları, yoğunlaşamama veya dikkati sürdürememe, kararsızlık, yineleyen ölüm düşünceleri ile kendini gösterir. Tüm bunlarla birlikte mesleki ve sosyal işlevsellikte azalma ve kişilerarası ilişkilerde bozulmalar söz konusudur.
1-Depresyondan kurtulmak için yapılacak ilk şey günlük faaliyetleri arttırmaktır:
2-Günlük faaliyetleri arttırmak daha aktif olmak, bir şeylerle uğraşmak, acı veren düşünceleri kişinin zihninden uzaklaştırmasına yardımcı olur,
3-Kişi daha aktif olmaya başladıkça, daha fazlasını da yapabileceğini görecektir,
4-Aynı zamanda daha açık ve berrak düşünmeye başlayacaktır.
5-Zamanı daha iyi kullanabilmek için yapılması planlanan işleri kaydetmek yararlıdır:
6-Plan yapmak karasızlığı ortadan kaldırır,
7-Plan yapmak işlere yeniden hakim olmayı hissettirir.
8-Depresyona yol açan önemli nedenlerden biri “düşünce hataları” olarak ifade edilen düşünce biçimi, yani olayları değerlendirme şeklidir. Düşünce hataları; ‘-meli, -malı’ şeklinde düşünme, abartma, ‘ya hep ya hiç’ şeklinde düşünme, etiketleme ve kişiselleştirmedi
Major depresif dönemin belirtileri bipolar bozukluk bölümünde ayrıntılı olarak anlatılmış olup (bkz. Bipolar Bozukluk, Klinik Belirtiler, Major Depresif Dönem), aşağıda yalnızca tanı ölçütleri verilecektir.
Amerikan Tanı ve Sınıflandırma Sistemi (DSM)’nin son versiyonu (DSM-IV) major depresif dönem tanısı için aşağıdaki ölçütleri önermektedir.
Depresyon; genellikle 20 ve 50’li yaşlar arasında görülmektedir. Kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla görüldüğü bildirilmiştir. Yaşam boyu görülme sıklığı ise % 12-25 civarındadır.Depresyon, beyindeki yapısal birtakım özellikler ve değişikliklerle ilişkilidir. Ailesinde depresyon sorunu yaşayan kişilerde, çocukluk çağı ihmal ya da istismar yaşantıları olanlarda görülme sıklığının daha fazla olduğu bilinmektedir.Bununla birlikte yaşam olayları ve çevresel stres etkenleri, travmalar, aile içi şiddet, sevilen kişilerin kaybı tetikleyici olabilirken ayrılık, boşanma, emeklilik, yaşlılık, işten ayrılma gibi yaşam dönemi olayları da depresyona sebep olabilmektedir.
Tedavide; ilaç kullanımının yanı sıra bireysel psikoterapi de önerilmektedir.
İlaç tedavisi ile hastaların çoğunda şikayetler geriler, ancak tedavinin uzun süreli olduğu ve ilaçların etkisinin ortaya çıkmasının birkaç haftayı bulabileceği unutulmamalıdır.
Hafif şiddette depresyonda psikoterapi öncelikli olarak seçilebilir. Bilişsel, davranışçı tedaviler, kişiler arası ilişkilere yönelen psikoterapiler depresyonda yarar sağlar.
Terapide hedef; danışana kendisi ve yaşama dair yaptığı olumsuz düşüncelerin farkına varabilmesini sağlamak ve uyumu bozan bu düşüncelerin yerine daha sağlıklı bir algılayış, düşünce ve becerilerin kazanılmasını sağlamaktır. Depresyon tedavisinin sonuçlarının oldukça yüz güldürücü olduğu söylenebilmektedir.
Depresyonun biyolojik ve psikolojik açıdan birçok nedeni olabilir. Aile bireylerinden birinde depresyon görülmesi, beyindeki bazı farklılıklar, uyku bozuklukları gibi etmenler biyolojik açıdan depresyon için bir temel oluşturur. Bunun yanında yoğun stes, travmatik geçmiş yaşantılar, olumsuz yaşam koşulları gibi faktörler ise depresyonun görülmesinde psikolojik etmenlerdir. Hatta mevsimler bile kişi için depresyon tetikleyicisi olabilir.
Yaşlı yetişkinlerde depresyon belirtileri:
Fiziki muayene. Fiziki muayene ve sorular sormak suretiyle depresyon olup olmadığı teşhis edilir. Bazı durumlarda depresyon, altta yatan bir fiziksel sağlık sorunuyla bağlantılı olabilir.
Laboratuvar testleri. Örneğin, tam kan sayımı ya da troid testleri yapılabilir.
Psikiyatrik değerlendirme. Psikiyatri doktoru belirtiler, düşünceler, duygular ve davranış kalıpları hakkında sorular sorarak değerlendirme yapar.