Beklenmedik bir durumda ortaya çıkan panik atak, kişide yoğun kaygı ve panik hali yaratan ruhsal bir bozukluktur. Ayrıca hayat kalitesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen ve tedavi edilmediği sürece devam eden bir psikolojik/psikiyatrik hastalıktır. Çoğu insan hayatının belli dönemlerinde endişe ve panik hissi yaşayabilir. Zira bu his, stresli ya da gergin durumlara karşı verilen doğal bir tepkidir.
Panik atak bozukluğundan muzdarip bireylerde stres, endişe, anksiyete ve panik gibi duygular düzenli olarak kendini gösterir. Üstelik bazen bunların belirgin bir sebebi dahi olmaz. Diğer yandan panik bozukluğu da panik atak ile ilişkili bir diğer ruhsal rahatsızlıktır. Aniden ortaya çıkan panik atakları, bu atakların beraberinde getirdiği kaygı ve panik atak esnasında kendini gösteren semptomlardan ötürü bireyler ciddi sıkıntılar yaşayabilir. Zira bu kişiler, hayatın doğal akışına uyum sağlamakta güçlük çekerler.
Panik atak, sempatik sinir sistemini tetikleyici etki gösteren bir durumdur. Bu tetiklenme sonrasında vücutta genelde tehlikeli bir durumla karşılaşılma sonrasında ortaya çıkan “savaş ya da kaç” tepkisi meydana gelebilir. Herhangi bir uyarıcı belirti olmadan meydana gelen panik atak, başlangıcı sonrası yaklaşık olarak 10 dakika içerisinde yükselerek doruk noktasına ulaşır.
Atağın yükselişi sırasında çeşitli belirti ve bulgular kişinin panik hissine eşlik edebilir:
Panik bozukluğua dair belirtiler genellikle erken erişkinlik dönemindeki 25 yaş civarı bireylerde ortaya çıkma eğilimindedir. Tipik olarak ataklar 10 ile 20 dakika arasında sürme eğilimindedir ancak bazı uç vakalarda bu süre 60 dakikayı bulabilir. Panik atağı herkes farklı şekilde deneyimleyebilir ve belirtiler bu nedenle oldukça çeşitlidir.
Panik atağın ilk olarak ortaya çıkmasında etkili olabilecek faktörlere dair birçok teori mevcuttur. Bu fikirler arasında panik atağın sinir sistemindeki kimyasal bir dengesizlik durumu sonucu oluştuğu teorisi, bir adım öne çıkar. Gamma-aminobütirik asit (GABA), kortizol ve serotonin adı verilen nörotransmitter ve hormon işlevi gösteren maddeler, panik atak gelişimin rol oynayabilen kimyasallar arasında yer alır.
Panik bozukluğun gelişmesinde çevresel faktörlerin tetiklediği genetik faktörler de rol oynayabilir. Aynı zamanda bazı çalışmalar çocukluk zamanına dair çeşitli problemlerin kişinin ilerleyen yaşantısında panik bozukluk olarak ortaya çıkabileceğini göstermiştir.
Alarm merkezinin savunma tedbirleri ve adrenalin artışı ile nefes alış veriş düzensizleşir. Nefesin hızlı alınıp verilmesi ya da nefesin uzun süre tutulmuş olması, nefes alış veriş düzenini olumsuz etkiler. Bu durumda kandaki karbondioksit ve oksijen dengesi bozulur. Düzensiz alınan nefes sonucu, vücuda ihtiyaç fazlası olarak alınan oksijen, geçici olarak vücudun dengesini bozmaktadır. Vücutta yaşanan bu dengesizlik kendini kalp çarpıntısı, karıncalanma, göğüste hissedilen ağrı gibi etkiler ile gösterir. Belirtilen bu durumların, kötü bir olayı, bir felaketi (Örneğin ''kalp krizi geçiriyorum'', ''şimdi bayılacağım'', ''kontrolümü kaybediyorum'' gibi akla ilk gelen düşünceler) getireceğini düşünen kişi; korkar ve buna bağlı olarak nefesinde düzensizleşme yaşar. Bu durum kaçınılmaz olarak atağın gerçekleşmesini sağlar.
Panik atak nedenleri, ne yazık ki henüz kesin olarak belirlenememiştir. Lakin bu durumun ortaya çıkmasında önemli rol oynayan bazı durumlar vardır. Bilhassa beyindeki nörotransmiter dengesizliği, yas gibi travmatik ve aşırı stresli bir süreç ya da benzeri faktörlerle panik atağın bağlantılı olduğu düşünülmektedir.
Şayet panik bozukluğu yahut panik belirtileri yaşıyorsanız, vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmanızda fayda vardır. Bu süreçte atakların hangi sıklıkta kendini gösterdiği ortaya çıkacaktır. Tekrarlayan panik ataklarda ise panik bozukluğu tanısı konulabilmektedir. Başta bilişsel davranışçı terapi olmak üzere; psikoterapi ve/veya ilaç tedavisi panik atağı tamamen tedavi edebilmektedir. Alanında çalışan bir uzmanın seçimi, psikoterapinin verimliliği açısından yararlı olacaktır.
Panik atak krizi beklenmedik bir anda ortaya çıkar. Bu kriz, yoğun bir sıkıntı ve korku nöbeti olarak özetlenebilir. Birden başlar ve giderek şiddetli hale gelir. 10 dakika içinde şiddet bakımından en yoğun seviyeye ulaşır. Ve genellikle 10-30 dakika devam edip kendiliğinden biter.
Tedavisi ihmal edilen panik nöbetleri depresyon, hastalık hastası olma, yalnız kalamama ve alkolizm gibi sorunlara zemin hazırlayabilir. Kişinin çevresiyle olan ilişkisi zarar görebilir. Kısacası, kişinin hayat kalitesini ciddi seviyede düşüren birçok durum meydana gelebilir. Dolayısıyla bu rahatsızlığın ilerlemesine izin verilmemelidir.
Nokturnal panik bozukluk denen bu durum, gece panik atak belirtileri konusunda bir numaralı sebeptir. Bu durumun çözümü için genellikle antidepresanlar ve kaygı giderici ilaçlar tavsiye edilir. Ayrıca psikoterapi desteğiyle de tedaviden verim almak mümkündür. Son olarak, uygun nefes alma teknikleri ve gevşeme egzersizleri de bu süreçte yardım eden diğer faktörlerdir.